Free expression organisations intervene on cases of detained Turkish journalists before the European Court of Human Rights
Publisher | Article 19 |
Publication Date | 26 October 2017 |
Cite as | Article 19, Free expression organisations intervene on cases of detained Turkish journalists before the European Court of Human Rights, 26 October 2017, available at: https://www.refworld.org/docid/5a0c00af4.html [accessed 24 May 2023] |
Disclaimer | This is not a UNHCR publication. UNHCR is not responsible for, nor does it necessarily endorse, its content. Any views expressed are solely those of the author or publisher and do not necessarily reflect those of UNHCR, the United Nations or its Member States. |
(Açıklamanın Türkçesi aşağıda yer almaktadır)
Leading freedom of expression organisations have submitted third-party interventions in ten cases against jailed Turkish journalists to which the European Court of Human Rights (ECtHR) has given priority status. The interventions offer detailed legal analyses of the principles at stake in the cases of the detained journalists.
The cases before the ECtHR concern the detention of board members from the Cumhuriyet newspaper, along with the cases of journalists Murat Aksoy, Şahin Alpay, Ahmet and Mehmet Altan, Ali Bulac, Ayse Nazlı Ilıcak, Ahmet Şık, Deniz Yücel, and Atilla Taş.
The separate interventions include submissions from the Media Legal Defence Initiative, PEN International, ARTICLE 19, the Association of European Journalists, the Committee to Protect Journalists, the European Centre for Press and Media Freedom, the European Federation of Journalists, Human Rights Watch, Index on Censorship, the International Federation of Journalists, the International Press Institute, the International Senior Lawyers Project and Reporters without Borders. The organisations worked with a group of British lawyers, including Eddie Craven of Matrix Chambers, in drafting the interventions.
The briefs urge the Court to hold that the detention of a journalist is "subject to the strictest scrutiny", and that such measures in response to a journalist's work can only be justified in "extreme and exceptional cases." They underline that "the deliberate and arbitrary use of criminal law to target journalists and other media for exercise of freedom of expression and opinion that may be critical of government for the ulterior purpose of punishing and preventing dissemination of critical opinions amounts to a violation" of the European Convention on Human Rights, to which Turkey is a state party.
"The extraordinary abuse of power by the Turkish state towards the detained journalists is symptomatic of a relentless crackdown on all dissenting voices since last July's attempted coup. These journalists have been deprived of an independent and effective judicial system in their own country. These urgent cases before the ECtHR therefore are an opportunity to not only redress the injustice in these egregious instances but to give wider protection to the Turkish media and society as a whole," said Sarah Clarke, PEN International.
"The volume of cases concerning detained Turkish journalists that are coming before the European Court are indicative of the dire state of press freedom in the country," said Padraig Hughes, the Media Legal Defence Initiative's Legal Director, "these cases offer the European Court an important opportunity to take a stand against the widespread deprivation of liberty of those who have been willing to criticise the Turkish Government, and to recognise that the real purpose behind these detentions is to deter journalists from speaking out in the future."
"The number of Turkish cases on the Court's docket should come as no surprise. While some journalists are released - such as Murat Aksoy and Atilla Tas this week - still others are detained. The revolving doors of Turkey's jails just serves to underscore the arbitrariness of these detentions"; said Gabrielle Guillemin, Senior Legal Officer at ARTICLE 19. "With the independence of the Turkish judiciary under serious threat, the Court in Strasbourg is the last hope journalists have to obtain justice: these cases present the Court with a unique opportunity to protect freedom of expression in Turkey"; she added.
Turkey is currently the world's largest prison for journalists, with over 150 currently in detention. Turkey has now been under a State of Emergency for 16 months, which has enabled an unprecedented repression of the free press and critical voices.
Third party interventions represent an additional tool to help promote and protect human rights at the European Court of Human Rights. They are an opportunity for civil society to assist the courts by providing an independent analysis of the human rights principles and standards at issue in a case, as well as any relevant international and comparative human rights law. The UN Special Rapporteur, David Kaye, and Council of Europe Human Rights Commissioner, Nils Muiznieks, have also intervened on these critical cases. Their interventions are available below.
For more information contact:
At PEN International: Policy and Advocacy Manager, Sarah Clarke at [email protected].org
Photo: ENGLISH PEN, 2017.
İfade özgürlüğünü savunan kuruluşlar, tutuklu Türkiyeli gazetecilerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde görülen davalarında mütalaa verdi
26 Ekim 2017
Önde gelen ifade özgürlüğü kuruluşları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) öncelikli olarak ele almaya karar verdiği tutuklu durumdaki Türkiyeli gazetecilerin davalarında müdahil olarak mütalaa verdiler. Mütalaalarda, tutuklu gazetecilerin davalarında tehdit altında olan birçok ilkeye dair ayrıntılı yasal analizler sunuldu.
AİHM'in önünde bulunan bu dosyalar Cumhuriyet gazetesi yönetim kurulu üyeleri ile gazeteciler Murat Aksoy, Şahin Alpay, Ahmet ve Mehmet Altan, Ali Bulaç, Ayşe Nazlı Ilıcak, Ahmet Şık, Deniz Yücel ve Atilla Taş'ın davalarını içeriyor (Mütalaalar aşağıda görülebilir).
Her bir başvurucu için ayrı ayrı verilen mütalaalar, Medya Hukuki Savunma Girişimi, PEN International, ARTICLE 19, Avrupa Gazeteciler Cemiyeti, Gazetecileri Koruma Komitesi, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi, Avrupa Gazeteciler Federasyonu, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Sansür Endeksi, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu, Uluslararası Basın Enstitüsü, Uluslararası Kıdemli Avukatlar Projesi ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından sunuldu. Kuruluşlar, mahkemeye sunulan görüşlerinin yazılı olarak hazırlanması sürecinde Matrix Chambers'tan Eddie Craven'ın da aralarında bulunduğu Britanyalı avukatlardan oluşan bir grupla birlikte.
Sunulan mütalaa metinleri, Mahkemeye, bir gazetecinin tutuklanmasının ancak "çok ciddi bir tahkikat" sonrası gerçekleşebileceğini, ve gazetecilik faaliyetlerine karşılık olarak böyle bir uygulamanın yalnızca "olağanüstü ve istisnai durumlarda" kabul edilebileceğini gözetmesi çağrısında buluyor.
Mütalaalarda, "ceza kanununun kasıtlı ve keyfi bir şekilde gazetecileri ve diğer medya taraflarını ifade ve görüş özgürlüğünü engelleyecek biçimde hedef almak üzere kullanılmasının hükümete karşı eleştirel görüşlerin yayılmasını önleme ve bu kişileri cezalandırma amacı taşıması nedeniyle" Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "ihlali anlamına geldiği" vurgulanıyor.
PEN International'dan Sarah Clarke, konuyla ilgili olarak şu açıklamada bulundu: "Türk hükümetinin tutuklu gazetecilere karşı yetkilerini olağandışı bir şekilde kötüye kullanması, geçtiğimiz temmuz ayındaki darbe girişiminden bu yana tüm aykırı seslerin susturulmasına yöneliktir. Bu gazeteciler, bulundukları ülkede bağımsız ve etkili bir yargı sisteminden mahrum bırakılmıştır. Bu nedenle, AİHM'nin elindeki bu acil davalar, yalnızca bu korkunç durumlardaki adaletsizliği ortadan kaldırmak değil aynı zamanda Türkiye'de medyaya ve topluma daha kapsamlı bir koruma sağlamak için bir fırsattır".
Medya Hukuki Savunma Girişimi Hukuk Direktörü Padraig Hughes'un konuyla ilgili görüşleri şu şekildedir: "Avrupa Mahkemesi'ne iletilen tutuklu Türkiyeli gazeteciler ile ilgili davalar, ülkede basın özgürlüğünün geldiği vahim durumun göstergesi niteliğindedir. Bu davalar, Avrupa Mahkemesi'ne Türkiye Hükümetini eleştirmek isteyen kişilerin özgürlüğünün elinden alınmasına karşı bir duruş sergileme ve bu tutuklama eylemlerinin asıl amacının gazetecileri gelecekte düşüncelerini dile getirmekten caydırmak olduğunu vurgulama konusunda önemli bir fırsat sunmaktadır."
ARTICLE 19'un Kıdemli Avukat Gabrielle Guillemin ise "Mahkemeye sunulan Türkiye ile ilgili dava sayısının bu denli yüksek olması şaşırtıcı olmamalı. Bu hafta özgürlüğüne kavuşan Murat Aksoy ve Atilla Taş gibi bazı gazeteciler serbest bırakılmış olsa da diğerleri hala tutuklu durumda. Türkiye'deki hapishanelerdeki bu yoğun giriş-çıkış oranı bu tutuklamaların keyfi olduğunu gösteriyor." açıklamasında bulunmuştur. Guillemin, ayrıca "Türk yargısının bağımsızlığı böylesine ciddi bir tehdit altındayken, gazetecilerin adalet için son umudu Strasbourg mahkemeleri olmuştur; bu davalar, Mahkemeye Türkiye'de ifade özgürlüğünü korumak için benzersiz bir fırsat sunmaktadır" dedi.
Türkiye, mevcut durumda 150'nin üzerinde tutuklu gazeteci ile dünyanın en büyük gazeteci hapishanesidir. Ülke, 16 aydır Olağanüstü Hal şartlarıyla yönetilmekte olup, bu durum da basın özgürlüğü ve eleştirel görüşlerin daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde baskı altına alınmasını mümkün kılmıştır.
Üçüncü taraf müdahaleleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde insan haklarının desteklenmesi ve korunmasına yardımcı olmak üzere ilave bir araç niteliğindedir. Bu araç, ilgili uluslararası ve mukayese edilebilir insan hakları hukukunun yanı sıra davada söz konusu insan hakları ilke ve standartlarının bağımsız bir analizin sağlanması ile sivil toplumun mahkemelere destek sunabilmesini mümkün kılmaktadır. BM Özel Raportörü David Kaye ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks de bu kritik davalara müdahil olmuştur.
Daha fazla bilgi için:
PEN International: Politika ve Savunuculuk Yöneticisi, Sarah Clarke, [email protected]national.org